15 Ekim 2010 Cuma

Sevgili Dost...1


Sevgili dost..
Beyaz bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne vardır? Fakat içinde mektup varsa..

İzmir'den gelen misafirlerin üstleri hala körfez kokuyor.Uzun uzun bahsediyoruz,Konak'taki balıkçıdan balıklar alınıyor.Urla'ya kaçılıyor arabayla,derya kuzuları bagajda,dört bilemedin beş kişi.Urla'nın Piya sahili köyden bozma bir yer kayalığında bir pişirici.Pişirici alıyor balıkları adeta dönüştürüyor.Hoop sofraya,sofrada balılar,midye tava,lakerda,ahtapot salata,birde koyu anason kokusu...Misafirler anlatmaktan yoruluyor,biz dinlemekten yorulmuyoruz.Misafirler anlatmaktan yoruluyor biz artık anlattıramıyoruz.Uyuyorlar..Ben bu sebepten yatağıma geç dönüyorum,aklıma geldiği gibi sarılıyorum kaleme...

Sevgili dost..
Kalem dediğime bakma,bu kelimeler ne güvercin ayaklarında,ne bir zarfın yatağında,sen benden daha iyi biliyorsun bu işleri ''dünya aslında yanıbaşımızda''.

Klavyede parmaklarım hızlı hızlı dolanıyor.Acele etmeliyim.Dünya değişiyor,durumlar değişiyor,ben değişiyorum.Acele etmeliyim duvardaki saat değişiyor.Mektup dediğin anlıktır,ama düşünülerek yazılır,düşüncelerim aynı kalsın ne fayda an değişiyor..

Sevgili dost.
Bana mı diyeceksin okuyunca....
Evet sana....
Bu mektuplar yanında olamadığım günlerin kefaretini ödüyor....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...