10 Aralık 2010 Cuma

Rakı bana dokunmaz,beni bozan su...

--Garip,Harbiye sokakları gitgide geceleri daha fazla ıssızlaşıyor..Bu ıssızlaşma nicelik olarak değil,nitelik olarak..Herkes mi ayırdı acaba kendini sevdiğinden çiftler dönerdi taksimden (al işte yine kafiye yine kafiye)

--Geçenlerde,eskinin sex shop işletmecisi,şimdinin su tesisatçısı olan biriyle tanıştım.Enteresan detaylar öğrendim kendisinden..Vibratörün gelişi 3 dolarmış,satışı en azından 30 lira,bu işte para varmış...

--Cialis çılgın bir ilaçmış.piyasada pek orjinali bulunmasa da bunlar eskiden orj. satıyorlamış..Şaşırdım 36 saat deyince,kim 36 saat ereksiyon halinde kalmak ister ki,napıcan rekoramı koşucan..

--Telefonlarımızı aldık birbirimizden kaydettim "özgür(borucu)" diye...

--Alkolik ne zaman olunuyor acaba..o sınırı aştığımızda bir işaret çıkıyor mu sağ alt köşeden,bir uyarı..

--Sabah 4 e geliyor.Uyuyamıyorum.sigaram bitti izmarit içmeye başladım..iyi değilim bu aralar..

--Feci çeneye vurdum..californication izlemeyi bir müddet bırakmalıyım,Türk kızları buna hazır değil daha..

--Dünya rakı haftasıymış,bu pazar kutlama var,en son altın vuruşu İzmir'den misafirler geldiğinde yapmıştım:3 kişi 70 artı 70'lik ile,darısı bu pazara..

6 Aralık 2010 Pazartesi




Beşiktaş-Bursaspor maçı öncesi çıkan olaylar gündeme
"spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğin önlenmesine dair kanun"u taşıdı..

Öyleki çıkan olayların gerçek failleri (ki kanımca en büyük sorumluluk bursaspor taraftarına ait olmak üzere İstanbul Emniyeti,Beşiktaş futbol kulübü) konuşulmamaya dahi başlandı..Nedense her muhabbetin başı da sonu da kanuna geliyor..Bu işin psikolojik boyutu,taraftar gurupları nezdinde sosyolojik boyutu ön plana getirilmiyor..

Alttan çılgın gibi dersim olmasına rağmen yavaş yavaş "genç avukatlar rahatsız.." moduna girdim giriyorum..Aldım baktım 5149 sayılı kanunumuza hep aynı muhabbet,spor müsabakalarında şiddet ve düzensizliğe ilişkin fiiller sayılmış bu fiillerin önlenmesine dair sorumluluğun kime ait olduğu,bu gibi olayların vucud bulması halinde verilecek cezalar düzenlenmiş..Şüphesiz televizyonlarda görüş bildiren abilerimizin de dediği gibi yaptırımlar yetersiz..Seyircisiz oynama cezasının ne kadar yararlı olduğu tartışılır..Ki bahsi geçen kanunda en ağır yaptırım bu ve bunun gibi şeyler..başkan yardımcısının 400 bin liralık arabalara bindiği kulüplerimize 3bin lira "ağır para cezası" vermek ise bir o kadar komik..

Haydi duruma biraz farklı açıdan bakalım..Bana göre bakılması gereken pencereden..

"Burası Türkiye" biz burada kanunlar çıkartırız..Bazılarını askere gitmek istemeyen oğlumuz için,bazılarını daha fazla para kazanmak isteyen diğer oğlumuz için.Herneyse hepimiz artık aynı cemaatin oğullarıyız zaten konuyu uzatmanın anlamı yok..Bazen halk için de çalışırız..Aslına bakılırsa çok önemli konularda hiç aslına bakmadan ..

İşin aslı mı : )
1600 kişilik taraftar gurubu Bursa'dan İstanbul'a yola çıkıyor..Gebze yakınlarında daha uzaktan Balıkesir'den gelen Beşiktaşlı taraftarlar ile karşılaşıyorlar.İlk olaylar daha burada başlıyor fail ise bursaspor taraftarı bunu Gebze olayları için kabul etmek lazım..Ardından bu kendinden emin topluluk İnönü stadına geliyor.Pek sevgili İstanbul polisi,Beşiktaş taraftarının maça giriş saatinde bursaspor taraftarını stada sokmaya kalkıyor..

20 kasım da Manisa'daydım.Manisaspor-Bursaspor maçında..Bursaspor taraftarı inanılmaz şova yönelik takımlarını maç boyu hiç susmadan destekleyen bir taraftar topluluğu.Bunun yanında "diğer takımlara göre" uysal Manisaspor'un tarzanlarını bile çileden çıkardılar.Belli ki şampiyonluk bu taraftarı çok fazla şımartmış..



Şımarık bursaspor taraftarının küfürlerine ve şiddet içeren fiillerine,kendi sahasında cevap vermeyecek bir taraftar tanımıyorum..Söz konusu Beşiktaş olduğu zaman şüphesiz durum daha da vahimleşiyor.Dün yaşanan olayları engelleyebilecek bir kanun hiç bir zaman varolmayacak...

.Bunun yanında iki taraftar grubunu aynı noktada,dolmabahçe ve stad arasında kalan o geniş alanda buluşturmayı beceren İstanbul'un güzide polislerine,Pembe bir saflıkla stada bursaspor taraftarını davet eden Beşiktaş yönetimine tebriklerimi iletiyorum..

24 Ekim 2010 Pazar

..BEŞİKTAŞ..

Bir gün gelecek nöbet tutacak başucumda mermer bir taş
Üzerinde tek bir cümle "sebebi de hasreti de BEŞİKTAŞ...."

gaz bi yana :)

Bembeyaz yaşamıyoruz,yada tamamen siyah..günahlarımız ve sevaplarımızla hangisi daha çoksa artık,ya beyaz bir fonun üstünde siyah kelimeleriz,ya siyah bir fonda beyaz kelimeler..Seviyoruz değil mi,şunu bunu ne bileyim trene binmeyi,güzel bir kızı,yakışıklı bir erkeği,sigarayı hatta lacivert monte carloyu..Hiç mi ters düşmüyoruz sevdiklerimizle.Hiç mi günah işlemiyoruz..

Beşiktaş-Porto maçındaydım..Hep bir ağızdan bağırdık:

sevdalı yüreklerde beyaz sürgünler
halayla, türkülerle sevdi bu kalpler
yıldızlar tutuştu siyah beyazla
marşlarımız ağlasın kartal aşkıyla..

Porto yendi bizi..yediğimiz her golde küfür ettik,hepsinde.Porto ya değil hem kendi takımımızın oyuncularına..Maç çıkışı herkesin yüzü asık..Bir fark var ama diğer takımlardan.Az da olsa bulundum fenevbahçe'ninde Galatasaray'ında maç çıkışlarında.özellikle kendi sahalarında aldıkları mağlubiyetlerde..Ordaki insanların uğraşı o sırada eve dönme telaşı oluyor.trafik zaten curcuna ,samiyende mecidiyeköy kalabalığı,saraçoğlunda kadıköy'e inme telaşı..Beşiktaş taraftarı için de aynı şey geçerli (kimse inönü'den evine ışınlanmıyor) ama sanki ikinci planda bu düşünce.ilk olarak Beşiktaşın mağlubiyetinin nedeni..yeni açık çıkışlarına neden mikrofon tutmazlar ki..

Bildiğimiz birşey var.Nasıl bir mağlubiyet alırsak alalım,ya siyahın üstündeki beyazız,ya beyazın üstündeki siyah..Bir sonraki maçta aynı heyecanla bağrılacak:

gücüne güç katmaya geldik
formanda ter olmaya geldik
beşiktaş seninle ölmeye geldik
beşiktaş...

Düğüm olmuş ipler kolay çözülmüyor.bir maç hatta rezil geçmiş bir sezon bile bu durumu değiştirmiyor Beşiktaş'da..Biz ne başkanımıza tapıyoruz,ne eski başarılarımızla gururlanıyoruz..Bizim başkanlarımız bir "büyük başkan" olamadı."Avrupa fatihi" olamadı bizim takımımız..Ama biz seviyoruz.Bunun ne demek olduğunu yaşamayan bilemez..Kopsanda,aylarca bir tek maçına bile gitmesen,stada ayak bastığın anda şarj oluyorsun...

barbaros meydanında dün gibi sevdan
derin bir nefes çektik abbas ağa'dan
bir umudum sensin anlıyor musun?
hayat yaşanmıyor ki senle olmadan..

Hah ademoğlu al bu marşı gönder sevgiline,kendine zanneder sevinir..Beşiktaş'a...


gücüne güç katmaya geldik-tıkla

sen benim her gece efkarım-tıkla


22 Ekim 2010 Cuma

..Anne aranır,telefon babaya geçer...


klasik bir gündür..istanbulun trafiğinde okula gitmeye çalış yolun ortasında vazgeç,arkadaşla buluş bilardo oyna filan falan..akşamüzeri eve gelinir,kafada bir plan,ev toplanacak bulaşıklar da var,dün yıkanan gömlekler kurusun kurumasın ütülenecek..

anne aranır işte o sırada,hiç huyum değildir akhisar'ı aramak,beğenmediğim bir durumdur bu ama aramam işte,haftada 1 bilemedin 2 ama genelde 1 işte..ne onlar beni arar ne ben onları.aramızda imzalanmamış bir sözleşme vardır sanki.burada olduğumu bilirler bende onların orada olduğunu bilirim..arada sırada kabuslarıma girerler içlerinden biri hastalanmış,zor durumdaymış gibi..büyük bir acıyla uyanırım,uyuyamam bir daha.ama aramam.böyle bir dil oluşmadı hiç aramızda,bizim iletişim yolumuz telefon olmadı hiç..zannetmeyin uzak diye aramız.uzaklıktan değil aslında yakınlıktan.yani ilk başlarda böyleydi,şimdi durum nasıl düşünecek kadar mecalim yok..

anne aranır..
lafın gidişatı bellidir selma hanımla.nasılsın iyimisin,cevaplar karşılıklı verilir.yeni gelişmeler karşılıklı beyan edilir.ablam hakkında son dedikodular yapılır.telefonun babama geçişinden önce temenniler kısmına geçilir..bu bölümde selma hanım en küçük çocuğuna (ki iki kardeşiz,önemsenmesi gereken kelime "küçük") tembihlerde bulunur..bu tembihleri farklı konu ve başlıklara ayırmak mümkün tabi,çeşitlidir.uyurken kitlemem gereken kapı,çöpü çıkartmam gereken saat,kız arkadaşım varsa kendisiyle fazla samimi olmamamın nedenleri,kız arkadaşım yoksa oh ne güzel kafamın rahatlığı vs. annem tarafından dile getirilen konuların başlıcalarıdır..

buraya kadar tamam..
telefon babama geçer...

ben onun gözünde artık büyümüşümdür,o ise yaşlanmıştır..
peki benim gözümde..?

-Baba gömlek ütülemeye çalışıyorum,olmuyo? 3 saniye sessizlik olur,düşünülür.yavaştan yavaştan anlatmaya başlanır..ben yine beceremem gömlek ütülemeyi fakat o sırada anlamışımdır işte bu işi halletmeyi.telefonu kapatışımla ütüye boyun eğeceğini düşünürüm asi gömleklerin,tabiki öyle olmaz ama ben öyle düşünürüm..

-Baba sen de yaşamışmıydın bunu..? 3 saniye sessizlik olur..Ah emekli öğretmen Necdet bey,neşeliyse ilkokul sıralarında baba ismi sorulduğunda necdet yerine nejdet yazmamdan başlar anlatmaya,aynısı olmazsa da benzerini hayli hayli yaşamıştır.

Büyümek garip..
İnsanın babası,kendisine sorulan sorulara."sen bilirsin oğlum" diye cevap veriyor,hemde hiç yorum katmadan..

Ben nerden bileyim baba..85metrekare evi toplayamıyorum daha..hayatım düzensiz değil,işler artık biraz daha tıkırında da.."sen bilirsin,biz sana karışmayalım halledersin sen.."deme bana..
diyemezsin babana..

16 Ekim 2010 Cumartesi

.Dağınık masa şovalyesi..


Aile eşrafı ile paylaşılan evlerde klasik "oda toplama" geyiği,aile senden elini eteğini çekince birden "ev toplama" geyiğine dönüyor ki allah düşmanımın başına vermesin..

Evin dağınık olması aslında büyük bir problem oluşturmuyor.Asıl problem dağınık bir insan olmak..Binbir emekle topladığın mutfağın iki gün sonra eski haline dönmesi,toplama-temizleme aşamasında aklına gelmeyegörsün,felaket.Tüm enerjin bitiyor sanki..Kaybedilen enerjiyi geri kazanmak isteyen bünye daha fazla sigara içiyor,jetgillerdeki ev toplayan robotları düşünüyor,parası olmadığı halde koca koca dekorasyon hayalleri kuruyor..

Sonuç mu..? Sonuçta çamaşırlar illaki yıkanıyor..Bulaşık..Ev temizliği yarına kalıyor..Sonraki gün ise belki ufaktan ufaktan toz alınıyor fakat bir evin dağılma katsayısı temizlenme katsayısından daha büyük olmasın ev devamlı kirleniyor el mahkum..

İnsan böyle yaşayamaz sevgili okuyucu.televizyon kumandası nerde kimbiliyor,İstanbulun nemli havasından zaten zar zor kuruyan çamaşırları kim topluyor?hayır o değil de bu çorapların diğer teki nereye gidiyor...?.

Bir çözüm bulma aşamasındayım bu duruma,bulayım döncem ben sana....

15 Ekim 2010 Cuma

Sevgili Dost...1


Sevgili dost..
Beyaz bir zarfı açmak kadar kalbi titreten ne vardır? Fakat içinde mektup varsa..

İzmir'den gelen misafirlerin üstleri hala körfez kokuyor.Uzun uzun bahsediyoruz,Konak'taki balıkçıdan balıklar alınıyor.Urla'ya kaçılıyor arabayla,derya kuzuları bagajda,dört bilemedin beş kişi.Urla'nın Piya sahili köyden bozma bir yer kayalığında bir pişirici.Pişirici alıyor balıkları adeta dönüştürüyor.Hoop sofraya,sofrada balılar,midye tava,lakerda,ahtapot salata,birde koyu anason kokusu...Misafirler anlatmaktan yoruluyor,biz dinlemekten yorulmuyoruz.Misafirler anlatmaktan yoruluyor biz artık anlattıramıyoruz.Uyuyorlar..Ben bu sebepten yatağıma geç dönüyorum,aklıma geldiği gibi sarılıyorum kaleme...

Sevgili dost..
Kalem dediğime bakma,bu kelimeler ne güvercin ayaklarında,ne bir zarfın yatağında,sen benden daha iyi biliyorsun bu işleri ''dünya aslında yanıbaşımızda''.

Klavyede parmaklarım hızlı hızlı dolanıyor.Acele etmeliyim.Dünya değişiyor,durumlar değişiyor,ben değişiyorum.Acele etmeliyim duvardaki saat değişiyor.Mektup dediğin anlıktır,ama düşünülerek yazılır,düşüncelerim aynı kalsın ne fayda an değişiyor..

Sevgili dost.
Bana mı diyeceksin okuyunca....
Evet sana....
Bu mektuplar yanında olamadığım günlerin kefaretini ödüyor....

Devam..


HALA AŞK VAR MI?

copu kalmis elma masal
bu toklukta adem n'apar
esir olmus televizyon bakar
kulu kalmis ates masal
akil vermis neye yarar?
hapi yutup ruyaya dalar

bir melek, bir sehir,bir dunya var mi?
bir insan,bir guzel,hala ask var mi?

bu boslukta insan n'apar
cani sikilir aya dalar
kendi bakar maymunu yollar

gozu doner adam asar
sonra mars ta hayat arar
canli yayinda seytanlar
bir melek, bir sehir,bir dunya var mi?
bir insan ,bir guzel,hala ask var mi?

bir melek,bir tanrı bir şeytan var mi?
bir cirkin,bir guzel,hala ask var mi?

bir melek, bir sehir,bir dunya var mi?
bir insan ,bir guzel,hala ask var mi?

http://fizy.com/#s/1ahm2f

29 Temmuz 2010 Perşembe

..bridge to terabithia..

Sevgili okuyucu..
Gel buraya..
Sessiz ol seni duyacaklar..
Sana bir masal anlatıcam kimse duymasın..öyle bir masal ki ben anlattıkça sen yaşayacaksın..
...işte bridge to terabithia...

Öyle bir masal ki bu sonunu sen tamamlayacaksın,olmuyor mu,kapa gözlerini aç zihnini..
Hem sen çocuk hüznünü bilirmisin sevgili okuyucu,hayır bilirsin de hatırlıyormusun acaba..
Nasıl başlar nasıl biterdi sonunda dizimizi yardığımız oyunlar..walt Disney şimdi hatırlatacak bunu sana hazırmısın??

Yüzündeki tebessümün değişeceği bir filmden bahsediyoruz burada,
hazır değilsen geçme yanından..

..karar verme..(intr.2010)..

Her şey deryanın başının altından çıktı..

Üniversite hayallerinden biri olan Avrupa gezisi,yurtdışı kafamın içinde deli gibi dönüp durduğu zamanlar geçmişti,beynimin bir köşesinde beni fazla dürtmeden duruyordu..aklımda durduğu yerde yiten planlardan biri daha olmak üzere iken hukuk fakultesinin 3. Yılının son aylarında (ki bu vakitler hukuk fakültesinin en zor zamanlarıdır.)arada sırada ortaya çıkan fakat genellikle kayıp düşünceyi,o ortaya çıkardı..

“Ben interrail yapıcam,siz de gelin…”

Kafamın içinde inanılmaz alan kapladı bu cümle o vakit,sınav dönemi olmasa cevabımı 24 saat sonra değil hemen teklifin ardından verirdim..:tamam hadi gidelim..

Tabiî ki interrail dediğimiz olay maddi olarak bağımlı olan biz sefil öğrenciler için tamam hadi gidelim hangi kapıdan?? Diye başlayamıyor sevgili okuyucu,özellikle benim ve Övgü nün ailesi klasik Türk aile yapısından nasibini biraz da olsa almış ebeveynler..fakat bu başka satırların konusu..

"Kim kim gidiyoruz??"

Derya nın bu soruya yanıtı içinde bulunduğumuz durum itibariyle netti..barış geliyor,yanı sanırım gelecek,işinden izin alabilirse gelecek,siz işallah gelirsiniz,barışla siz gelirseniz 4 kişi çıkarız siz gelemezseniz barışla ben iki kişi çıkarım,övgü gelemez ise emre sen gel,3 kişi çıkalım..kimse gelmezse ben tek başıma çıkıcam..deryanın ablası öyle böyle değil hani elit,elitten de öte hatta,Brüksel-türkiye Avrupa birliği çalışmaları filan falan,demiş daha baharın ilk aylarında dil eğitimi için amerikaya gideceksinnn,seni orada krallar gibi yaşatıcammm nıhahahahahaha…derya hanım atlamış tabi bu welcome to miami olayına,biz de öyle biliyoruz,bu kız yazın Amerika da,ama derya bu belli ki yatmamış kafasına, deryanın kafası çeyrek şebnem ferah,çeyrek bob marley,çeyrek Cevdet yavuz,yarım ise kendisi,biliyorum 1çeyrek etti ama öyle işte..

Biz dediğime bakma sevgili okuyucu,Övgü gelmese de gidecektim ben,hatta ilk etapta gelemiyordu da, sonrasında izin kopardı ailesinden..Övgü benim 3 senedir kız arkadaşım.o da derya ve benim gibi hukuk öğrencisi..Evet düşündüm,bu tatile yalnız çıkmak mı daha iyi olur kız arkadaşımla mı,yarım kalacak gibiydi her şey o gelmese,geldi iyi etti..ben interrail e sevdiğim ile çıkıyorum,bunun nasıl bir şey olacağını görücez,bence harika olacak..

Karar aşamasının kilit noktası şüphesiz aileme isteğimi söylediğim zamandı..

1 ay finaller ve 1 ay bütünlemeler olmak üzere 2 ay boyunca deliler gibi ders çalışmış çocuklarına acımış olan ailem,kıyamadılar telefonda bana,tamam dediler..tamam cevabı hemen beklemediğim bir cevaptı,bu yazın sonunda ablamın düğünü var masraf büyük oyuna vakit yoktu..

İnterrail muhabbeti oyun olabilir.ama interrail yapmak oyun değil bence..hatta sadece turistik bir gezi de değil..anlattım bunu aileme,anladılar (ki anlayışlı insanlardır)..ellerinden gelen tüm desteği gösterecekler..mutluyum kararımı verdim,desteğimi aldım..gidiyorum..

28 Temmuz 2010 Çarşamba

...euro trip...

interrail arifesinde yoğun bir halde araştırma aşamasındayım sevgili okur..şehirlerden trenlere trenlerden şehirlere,hosteldir,yemedir,içmedir,boş vakitlerimin büyük bir kısmı yapacağım seyahati düşleyerek geçiyor..
ayrıca bu blogdaki interrail 2010 menüsünü yakın zamanda doldurucam,çalışmalarım tüm hızıyla devam ediyor..

işte bu hal içerisinde sana bir interrail filmi..:
..Euro trip..


aslında filmimizin konusu interrail değil,
fakat internette tanıştığı kızı bulmak için yola çıkan esas oğlanın ve onun arkadaşlarının yaşadıkları birazda olsa interrail macerasına dönüşüyor..
beni çok yakından ilgilendiren bir konuya rağmen,
bende klişe amerikan gençlik filmi olarak yer edecek..
..

yine de bu tarzı seven kişiler için izlenesi bir film söyleyeyim..
amerikan pastası bıkkınlarından iseniz bu filme yanaşmayın..



26 Temmuz 2010 Pazartesi

..October sky..

sene 1957..
sovyetler yörüngeye ilk uydusunu yerleştirmiş..
Amerika da ulusal bir kaygı dalgası
tüm ülkeyi sarmıştır..
bir gece genç bir oğlan o uyduyu görür*.
olaylar gelişir..


gerçek bir olaydan filme uyarlanan october sky çoğu
Holywood filmi gibi amerika milliyetciliğini
ittiren uyarlamalardan biri..

konunun hızlı akışı ve gelgitleri bu uzun seyri
kısaltıyor..
4 gencin cabası insanı öyle bir
gazlıyor ki gidip bir roket yapasım geldi..
çok hoş bir film.
.

bu filmden yola çıkarak bir çok şey konuşulabilir.soğuk
savaştan girip uzaya,uzaydan inip azim ve hırsa dair..

25 Temmuz 2010 Pazar

...Good bye Lenin...



bir anne 8 ay boyunca komada kalır.
bu 8 ayda kendini bağlı hissettiği tüm değerler değişmiştir,
ta ki markette satılan salatalık turşusuna kadar..
şüphesiz tekrar heyecanlanıp,üzülüp yahut sevinip 2.bir kalp krizine neden olunmamalıdır..
değişim anneden saklanır.
fakat annenin canı birden salatalık turşusu çeker..


Duygusal komedi sınıfına sokulan bu filmde ne hikmetse ben komik bir sahne göremedim..Eminim ki drama daha yakındı..Hem dönem filmi cerezlik diyemeyeceğimiz bir film bu bakımdan..Bizim jenerasyonun çok bilmediği bir konu batı doğu berlin mevzusu fakat film mükemmel,konuyu sade ve inceden bir eleştiri ile yansıtmış ki filmi izlenebilir kılmışlar..harika oyunculuk mükemmel müzikle birleşince de ortaya good bye lenin çıkmış..

Bu filmi arşivime sokan Övgü hanıma sevgilerle..

22 Temmuz 2010 Perşembe

bank asya 1. lig


Geçtiğimiz seneler benim için İzmir takımları dışında pek bir şey ifade etmeyen bank asya 1.lig bu sene deliler gibi takip edeceğim,iddaa oynayacağım,maçlara gideceğim bir lig oldu artık.Bunun nedeni memleketimin takımı akhisar belediyespor un bu ligde top koşturacak olması..

bu sabah çekilen 2010-2011 fikstürüne göre 8.ayın 22 sinde başlayacak lig dahilinde akhisarspor un ilk maçı samsunspor ile deplasmanda..

akhisarspor un istanbulda ki ilk maçı ise 7.haftada güngören belediye stadında güngören ile..



21 Temmuz 2010 Çarşamba

...Sevgili adsense çalışanı...

Öncelikle,siz ve sizlerle birlikte çalışan güzide adsense çalışanlarının beni incelemeye tabi tutacağı 48 saati kutlar,cefakar google çalışanlarından küçüklerimin gözlerinden büyüklerimin ellerinden öperim..

Günden güne globalleşen şu fani dünyamıza küpküresel bir bakış açısı getiren google her ne kadar ülkemiz bürokratları tarafından sevilmese de biz Türk halkı olarak gerek web search olsun gerek google earth olsun bir çok uygulamanızı seviyor uyguluyor takdir edip teşekkürlerimizi size sunuyoruz..
Emin olunuz sevgili google çalışanı..
olaki bir gün yasaklanırsanız bu ülkede..çok dns ayarının başı gidecek,ülkemizde adeta dns devrimi yaşanacak..ve bu devrimin emektar neferlerinden biri ben olacağım...

lafı fazla uzatıp sizin değerli zamanınızı çalmak insanlık suçudur,sevgili google çalışanı..O halde konuya girmek en mantıklı hareket olacaktır..

Bu yazıyı yazma nedenim malum,allahın emri peygamberin kavliyle adsense çeklerinize talibim..Nacizane öğrenciyim.hukuk tahsilimi bitirip avukat olacağım önümüzdeki sene..arabam yok,ev desen ne arar efendim bazarda ev..22 yıldır bazardayım ev mev görmedim..hep yurt köşeleri,damı akıtan kutudan bozma evcikler..


hayat zor efendim hayat zor..misal sizi alalım..o kadar çalışıyorsunuz sabahtan akşamlara kadar,aldığınız şuncacık para,çalışmanıza değiyor mu,tabiki hayır..fakat idealistsiniz..siz toplumun üreten tarafındasınız efendim..sizden ricam google çalışanlarının maaşlarını arttırmaya yönelik bir sendikal oluşum var ise beni gmailimden haberdar etmeniz..

Özetle interrail yapıcam sevgili google çalışanı..para lazım..ayda yüz dolar gelse çek olarak sizce de muhteşem olmaz mı..bence harika olur..

son olarak sitemin ziyaretcisini arttırmak,günden güne daha fazla tüketiciye ulaşmak için her yazımda uyguladığım,yazıya fotoğraf koyma metodunu uygulayayım..


emre nin adsense yemini:

günaydın ziyaretçileeerrrr..
saolll..
blogger ım
doğruyum
fena yazarım.
ilkem
popüler şeyler yazmaak
blogumu çoşturmaaak
cabbage pow u
vpills i
özümden çok sevmektir..
üülküm
çeklenmekk
bankaya gitmektir..
eyy google adsense
açtığın yolda
gösterdiğin hedefe
durmadan yürüyeceğime
and içerim..


13 Haziran 2010 Pazar

...almanya-avusturalya...

d grubunda ikinci maç..

löw yönetimindeki panzerler ve graham arnold un öğrencileri durban da karşı karşıya geldi..

alman milli takımından bahsetmek için biraz alman insanından bahsetmek lazım,zira şu dünyada milletinin özelliklerini yeşil sahada yansıtan iki ülke takımı var biri almanya biri brezilya..

alman insanı ile ilgili bir ekşi sözlük entrisini okunabilecek bir hale koyup sizlere sunuyorum..
-sözlerini tutarlar
-dakiktirler
-doğumgünlerini unutmazlar, not ederler
-temiz, kaliteli iş yaparlar, özenlidirler
-çok okurlar
-kavgadan dövüşten şiddetten kaçınırlar (iki dünya savaşını, ürettikleri ve sattıkları milyonlarca silahı, savaş uçağını, mayını ne yapacağımızı boşverin)
-hayvanı, doğayı severler
-kendini beğenmişlerdir. sağlıksız bir özgüven(-sizlik) vardır.
-cinsellik tabu değildir
-içkisizken durgun ve soğukturlar.

.
ekleyeyim :
panzerdirler..panzerliklerini hiç çekinmeden sahaya yansıtılar.fena top çalarlar.dribbling atıp topu kaleye çok çok hızlı değil lakin sağlam,pürüzsüz taşırlar..gruptan çıkmanın yollarını arayan takımlara takım oyununun ne olduğunu öğretirler..

klose,podolski,mehmet özil,muller,cocou yıldız olup kaydılar avusturalyaya,almanya çoğu insanın dünya kupasındaki favori takımı oluverdi..

bir messi yoktu bu gece sahada,samba,tango yapılmadı..
dinç bir takım,inanılmaz bir takım ruhu,ve almanların attığı 4 golü seyrettik..
biz bu gece şu ana kadar kupanın en zevk veren takımın izledik..
biz bu gece panzerleri izledik...

...sırbistan-gana...




dünya kupasının 3.günü..
ömer üründül ün dediği gibi şu afrika takımları hırslı,fiziksel üstünlüklerini zaten kullanıyorlar,çok koşup az yoruluyorlar,lakin o son vuruşlar.ah o son vuruşlar yok mu..olmuyor olmuyor..

gana için aynı şey geçerliydi bu maçta,sırbistan ın teknik ve tecrübesi bu duruma rağmen üstün gelemedi gana ya karşı..

ilk yarı gana su oldu aktı sırbistan kalesine.hırs yapmış belliki..son vuruşlarda başarı sağlayamaması ilk yarıdan gol sesi çıkmasına mani oldu.şöyle bir düşünürsek sırbistan kalesine atılan şutları bir afrika takımı yerine bir avrupa takımı atsaydı,maç farka giderdi..

bunun yanında vuvuzelanın en fazla çalındığı maç olmuş diyorlar.aferin diyorum,büyük başarı..

çok fazla sarı kart çıktı 6 tane sanırım.bu sarı kartların 2 si lukovic e çıktı,sırbistan 10 kişi kaldı..

2. yarıda düşen iki takımın temposu lukoviç in ihraç olması ile beraber biraz yükseldi..gana daha fazla gol pozisyonu bulurken,ani ataklarla sırbistan gana kalecisini bir türlü rahat bırakmadı..

d grubunun ilk golü bir penaltı ile geldi.gana adına penaltı kullanan asomoah,takımını 1-0 öne geçirdi..

fena bir maç değildi..
gana sevdiğim takımlardan biri oldu..

hakemi de tebrik etmek lazım.cesurdu.maçın ve gana ile sırbistanın kaderini belirleyecek kritik kararlar verdi..:
hector baldassi.
.

12 Haziran 2010 Cumartesi

...arjantin-nijerya...

marodona sen nasıl bir adamsın...

bir insan yeşil sahaya bu kadar mı yakışır..

bu yıl dünya kupasında gruplarda en çok beklenen maçlardan birisiydi arjantin-nijerya maçı..
aslında maçtan çok arjantin bekleniyordu..
35lik veron,heinze,tevez,mascherano,messi gibi arjantinin ağır silahlarına karşı,
nijeryanin fiziki anlamda üstünlüğü..

messi den bahsetmek lazım biraz..
87 yılında arjantin de doğdu barcelona futbolcusu.
21 yaşında avrupada yılın futbolcusu ödülünü aldı.
dünya kupasına kadar basın çok pohpohladı messi yi
milli takımda kendisine şüphesiz çok büyük bir görev düşüyordu.
bu maçta kendisinden bekleneni verdimi,hayır.
fakat görevini çok başarılı bir şekilde yerine getirdiğini söyleyebiliriz.

.

ilk yarı hızlı başladı,klasik güney amerika futbolunu sahaya yansıtan arjantin,
nijerya nın özellikle orta sahadaki top kayıplarından faydalandı..
mavi beyaz takımın bu şık oyununu heinze 6.dakikada harika bir kafa golü ile taçlandırdı..
ardında maçı soğutan arjantin,ilk yarıda 5.5 km koşan veron,messinin yersiz gol atma çabaları,
nijerya orta sahasının hataları...

ikinci yarı daha hızlı bir oyun izledik.
marodona uzun müddet bir oyuncu değişikliği yapmadı.
nijerya teknik direktörü lars lagerback 52.dakikada obınna yı çıkartıp martins i aldı.
martins den biraz bahsetmek lazım,zira oyuna girmesi ile farklı bir nijerya farklı bir maç izledik..

obafemi martins.
84 doğumlu wolfsburg lu oyuncu..
inter ve reggiana da forma giydi
2004 den bu yana nijerya milli takımında 21 maçta 13 gol sahibi.
.

bu oyuncu değişikliği nijerya takımına güven ve cesaret getirdi.daha açık oynadı.bu sebeple iki takımda birçok pozisyon yakaladı,değerlendiremedi.ikinci yarıda bir çok gol pozisyonu olduysada gol sesi çıkmadı staddan..

bunun yanında zaten o ses çıksada duyamazdık,zira o lanet vuvuzela sesi belamızı ağlattı..

sonuç olarak arjantin ilk maçını kazandı.bir şampiyon görünümü vermedi.
messinin omuzlarındaki dünyanın en iyi futbolcusu ünvanı
ve
ileri kanatta çok fazla yalnız kalması
trajik bir durum olacak arjantin için..
önümüzdeki günlerde bunu görücez zannediyorum..


11 Haziran 2010 Cuma

...uruguay-fransa...

ah be kardeşim ah..şu vuvuzelayı susturamadılar şu stadlarda,yemin ediyorum vuvuzela terörü yaşıyoruz resmen...

ilk günümüzün ikinci maçı urugay-fransa...fransayı zaten biliyoruz,eyfel kulesi renoult,peugeot,citroen..urugay ise bir güney amerika ülkesi bence en önemli özelliği simpsons geyiği,uruguay,u r gay??

gelelim maça:maçta tanıdıklar var,kim bunlar_?


anelka,ribery,birde lugano....

maçtan önce bir çok spekülasyon yapıldı işte fransa adına,teknik direktör raymond domenech in hazırlık maçlarındaki performansı rezildi,çin e bile yenildi bu takım,bu kadar yıldızı varken..domenech in dünya kupası sonrası takımın koçluğunu bırakacak olması ise ayrı bir bilgi..

fakat beklenen olmadı,horozlar uruguay karşısında maça iyi başladılar,,karşılıklı sonuçsuz ataklarla ilk yarı bir şekilde geçti vasat değildi lakin güzel bir futbol yoktu sahada,sanki anelka olmadı olamadı,forlan ise ileri hatta yalnız kaldı..ilk yarı gol sesi çıkmadı.

bunun yanında özellikle ilk yarı için uruguay defansına değinmek lazım.mükemmellerdi.sağolsunlar onlar sayesinde keyifli başlayan fransa atakları keyifli şekilde sonlanmadı..

ikinci yarıya dair benim söyleyeceğim şey,çirkef her yerde çirkeftir efendim..luganodan bahsediyoruz zati..kavgasını etti rahatladı fenerbahçeli oyuncu yine..son dakikalarda da sarı kartını gördü..dakika 65 de sarı kart gören lodeıro (uruguay) 81.dakikada ikinci sarıyı da görerek kırmızı kartla oyun dışı kaldı..böylece dünya kupası 2010 un ilk kırmızı kartı çıkmış oldu..

uruguay ın orta sahasının hiç top oynamadığına şahit olduk ikinci yarıda..olan forlan a oldu..

son düdüğün ardından söyleyebileceğimiz şey ise şu: çok sıkıcı bir maçtı..


...güney afrika-meksika...


dünya kupasının açılış maçı..

maçın ilk dakikalarında meksikanın kurduğu baskı ilk yarı boyunca sürdü arkadaşlar..
özellikle güney afrikanın top kayıpları meksikaya inanılmaz pozisyonlar buldurdu ki bu pozisyonların değerlendirilememesi çok büyük kayıptı..meksikada galatasaraylı dos sontos un oyunu izleyenlere çok hoş anlar yaşattı umuyorum dos santos galatasarayın uefa macerasında da buradaki tecrübesini konuşturacak..
ilk yarıya meksika oyununun yanısıra vuvuzela sesi damgasını vurdu..

ikinci yarı ile birinci yarının tek benzer noktası o sinek vızıltısının 135 desibel hali vuvuzela sesiydi..neden sevgili güney afrika taraftarları neden kendinizden nefret ettiriyorsunuz dünyayı..vuvuzela gruwel, gaan jy mag nie steel nie...

güney afrika ilk yarının tam zıttı bir oyun sergiledi ikinci yarıda..fiziki güçlerini ortaya çıkarma fırsatı buldular..hiç pozisyon vermediler adeta.dk 55 de shabalala nın çok güzel golü,gol perdesini açtı..bu golün afrika takımına verdiği moral gözle görülür elle tutulur durumdaydı aslında,ta ki dk 79 a kadar..meksikanın tek tük atakları ilk yarıda atamadığı golü r.marquez ile bulmasını sağladı..

maçın en sevdiğim anları bu dakikadan sonra başladı..dakika 83 e kadar sürdü.çünkü vuvuzela sesi dinmişti..

maçtaki ikinci golden sonra,belliki takımlar 1-1 e razı oldular..korkak diyemeyeceğimiz tedbirli bir oyun sergilediler..özellikle 90.dakikada meksika kalesinde direkte patlayan top ve afrikanın ani atakları her ne kadar bu dakikaların sıkıcı geçmesini engellese de dünya kupalarında ilk maçların berabere bitme klişesi değişmedi yine..

iddia hususuna gelirsek,bu maça beraberlik oynayanlar: 1e 2.90 kazandılar..




14 Mayıs 2010 Cuma

sabah çağrışımları vol-8


sınav öncesi bir gece daha..
yarın saat 11 de insan hakları sınavım var ve ben molamı yazı yazmakla geçiriyorum buraya..
aşamadığım bir problem bu 3 senedir.15 dakika ders çalışıp,45 dakika mola vermek..zamandan büyük kayıp,"kast" ettiğim zaman sınav öncesi kaybettiğim zman değil elbette zaten uyku uyumam ben geceleri,bahsettiğim uzayacak ya okul bir şekilde,işte bu...kast var bu paragrafta,teşebbüs aşamasında kalmamış neticesine ulaşmış,iştirak konusunda tek fail var,azmettiren olarak dersin hocası sayılabilirmi bilmiyorum.içtima konusuna hiç girmiyorum,sevgili ecem arkadaşıma selam ediyorum..

2 kişi daha takipçim olmuş..nasıl mutlu oldum anlatamam.okunuyorum lan galiba,,sevgili kontenjanından bir kişi,dost kontenjanından 1,bro kontenjanından 1,liseden bro kontenjanından 1 kişilik yerimiz dolmuştu,bu iki kişi nerden çıktı bilmiyorum,hoşgeldiniz diyorum..tuana ve navle ye selam ediyorum..

2 takipçimin daha olması,bloğuma alıcı gözüyle şöyle bir bakmama sebebiyet verdi..tanrım dedim bu etiketler kısmı ne böyle..bu nasıl bir bölüm nasıl bir etiketleme anlayışı..içimdeki gizli apaçi nasılda çıkmış ortaya nasıl sıyrılmış aradan,hukuk,iddaa,yemek tarifi...bu nasıl bi üçlü kimim aga ben tarzı sorular soruyorum kendime sevgili okuyucu..korkunç...bi elini yüzünü değiştiricem bu bloğun,belki yeni tema,kesinlikle yeni etiketler...profesyonel (yani itü den counter strike dahisi arkadaşlardan) yardım alabilirim.burdan erdal a ve yiit e selam ederim..

dersime döneyim ben,önümde 4 sekme açık biri bu diğerleri:

7 Mayıs 2010 Cuma

sabah çağrışımları vol-7

Herkes kimlik kartına,
kullandığı maske sayısını da eklesin.*

neden uyuyamıyorum sevgili okuyucum...
sen de var mı cevabı.bende biraz biraz ..

mesela vakit gazetesinin bu gece yaptığını ele alalım..
sen okuyucu belki bundan hiç haberin olmayacak,üstü örtülecek bu konunun,belki ülkede bu konuşulacak sadece,e tabi bu konuşulurken nice anlaşmalar yapılacak,çok ihale verilecek,konu çok çarpıtılacak..

ama hiçbirşey şunu değiştirmeyecek..
bu gece vakit gazetesine gönül gözünden bağlı habervaktim sitesi,deniz baykalın pornosu diye bir video yayınladı..

dur şaşırma hemen..
gördüm valla gördüm..sitede bir video,video da bir kadının memesi,çıplak çoraplı bir adam..Güya biri deniz baykal biri nesrin baytok,tutucu kesimin biricik vakit gazetesi pornografik görüntülerle bezemiş haberi sözkonusu videodan taze capsli..

çok soru var sorulacak..çok çok çok fazla..
sadece uyuyamıyorum.
memleketim için yapabileceğim tek şey bu...

hıdrellezin insan halleri

hıdrellez ahırkapı şenliklerine 3.gidişim,seneye de giderisem kendimce gelenekleştiricem bu geleneksel kutlamayı..



neyse efendim söze giri giri vereyim,
öncelikle açıklamam gereken bi durum var..ben 22 yaşında ekşi yazarı olmasamda ekşi tandanslı bir zat ı muhteremim..Eleştiri dediğimiz olayı sadece yermek,şikayet etmek,ıkınmak sıkılmak olarak algılayan bizler için dünya çok zor olsa gerek değil mi? hayır değil..Çünkü efendim yermek çok eğlenceli bir aktivitedir.
tavsiye eder.benim gibi hiçbirşeyin tadına varamamış yediği yemeyi,mekanları ve hatta anasını bacısını bir türlü içine sindirememiş körpecik üniversite kızlarına selam ederim...

hal böyle iken sizlere dün geceki ahırkapı hıdrellez şenliğini,,,eşek gibi içip,normalin birazda olsa üstünde eğlendiğim geceyi anlatacağım,,saygılarımla,başlıyorum..

be kardeşim (ekşi sözlük tandansı giriş kalıbı olmazsa olmazlardan)
facebook icat oldu bu event muhabbetleri ayrı bir önemsendi..hıdrellez şenliklerine bundan 3 sene önce gitmeye niyetlenmiş,2 sene öncekine gidebilmiş birisiyim.yani cankurtaranın kıyı sokaklarındakine bir sene katıldım..eskiden orada yapılırdı..daha bir cingene kokardı o sokaklar,şenliğin efes pilsen ve yeni rakı sponsorlu bi havası vardı ki sormayın hani..gerçi o da sokak arası 10bin kişi,ister istemez ford otosan da sponsor oluyordu lakin dilekler gül ağacına asılabiliyordu..şoparlar evlerinin önüne minder koyup rakıdır biradır satarlardı.ha rakıda içilirdi önemli bir ayrıntı rakı içen insanlar vardı..

devir değişti,birlikte olduğumuz birlikte çoştuğumuz insanlar değişti.rakının yerini bira ve votka aldı sanırım artık bu şenliklerde,bu şenlik şenlik havasından çıktı festivale döndü,katılımcılarıyla da bir rock festivaline..

katılımcılar önemli..
kim bu insanlar 40 bin 45 bin insan neden gelirki buraya??
şimdi bir çok sebep var tabiki,en birincisi şu ki eğlenmek,364 gece şoparlaşamayan bünyenin,1 gece Eyyafyallayöküll gibi patlaması,çingenleşmesi,göbecikleri ardı ardına döktürmesi,ses tellerini yazık etmesi ilk sebep.bunu yapana mani olmuyoruz takdir de ediyoruz kendilerini,dilekleri gerçek olur işallah...

birde bir tür var aman allahım o nasıl bir şey,like this diye eğleniyorlar,tagleyin beni diye göbek atıp fotoğraf makinelerini bir an olsun elcağızlarından düşürmüyorlar...işte bunlar facebook insanları,event olada fotoğraflarımız çekile diye geziyorlar..
tanrım bizi apaçilerden değil biz onlarla başa çıkarız,bizi apaçi gibi görünmeyenlerden koru dinimiz amin..(not:fotoğraf sanatıyla ilgilenen güzide insanlar hariç,onlar denklanşöre basmaktan zevk duyan insanlar denklanşör fetişleri ki bence ilk gruptalar..)

birde dün gece bir örneğini yakından görüp izlediğimiz,inceleme fırsatı bulduğumuz bir insan türü var ki kınıyorum kendilerini...
bu insanlar içki içmeye giderler böyle kutlamalara efendim.ha hoş bende içki içmeye gittim,ama onlarda biraz durum farklıdır..
bu insanlar kötüdür kötü,hem sonradan değil hani doğuştan..onlar yılın 364 günü çingenelerle dalga geçer.çiçek satan çingene kızları onlar için horozbudur.biri göbek atarken onlar o kişiyle meşk yaşamaz,aşk yaşamak isterler bir geceliğine,gözleri göğüzlerde khalçalarda dolanırda farkettirmezler..bahar geldiyse onlara gelmiştir,bayram onların bayramıdır,mekan onların..12 kişi artı bir darbuka 5 metrekare alandaysa,4 metrekaresi onlarındır,geri kalan 1 metrekare işemesi ve oynaması için ona tahsis edilmiştir..
içkininde etkisiyle bahar bayramı onların playground ı olur ne isterlerse yaparlar..

yapsınlar etsinler,bahar geldi mi geldi..

ben yine anı heybemi doldurdum dün gece..

mesela:

29 Nisan 2010 Perşembe

sabah çağrışımları vol-6

Bak şimdi sevgili okuyucu,
İstanbuldaki tüm apartman boşluklarını toplasak,ne kadar fazla yerden kazanabileceğimizi düşündün mü,bir mecidiyeköy kadar bir beşiktaş merkez kadar alandan kazanmazmıyız..
hem bu böcek is pas örümcek çiftliği oluşumlardan sıkılmadık mı ha sıkılmadık mı??

..kiralık daire bulmak..


bugün tüm günüm ev aray,arak geçti okuyucu..
beşiktaşta güzel bi sokakta,güzel bir ev bulmak çok çok zor..

iki artı bir mi arıyorsun;
işte sana ilk problem:arakat yok..hepsi ya en üst yada giriş kat,bunun nedenini sorma,bunu bilen yok..

ikinci problem emlakçılar,şimdi bu adamlar kesinlikle üşengeç değiller,ev mi arıyosun,hadi bi gezdirelim sizi diyorlar ve hiç üşenmeden erinmeden vuruyorlar kendilerini sokaklara,içten içe küfrediyorlarmıdır bilemicem..ama senin 3-5 eve bakman demek,beşiktaş merkezin 3 te 1 ini gezmen demek oluyor ki,bu ev bakma aktivitesi inanılmaz bir spor..inanılmaz bir efor gerektiriyor benden söylemesi..

eve girdin diyelim,karanlık odası var veya yok,o konuya fazla girmiyorum.zevk meselesidir olur da biri ben karanlık oda istiyorum hastasıyım apartman boşluklarının diyebilir..nese asıl problem evin odalarının büyüklüğü,
mesela gittin emlakçıya,dedin ben 2 kişi kalıcam ayrı odalarda,
klasik
-aha tam size göre bir ev var cart curt yokuşunda hadi gidelim..
-e tamam gidelim..
gidersin bir bakarsın,salon tamam,yatakodası tamam,diğer oda ki bundada insan yaşayacak sonuçta,tavuk kümesi kadar..evet ya evet abartmıyorum,tavuk kümesi kadar..
ya kardeşim bunun yatağı var,dolabı var
masası hadi masa neyse komidini var,nereye sığacakk??
emlakçının yeteneğine bağlı olarak değişik cevaplar elimde mevcut fakat ayrı bir yazı konusu olabilir emlakçı abilerimiz ablalarımız..

birde sevgili okuyucu olurda bir ev kiralamaya kalkarsın beşiktaştan,1000 lira mı sınırın,,yemenden içmenden kes ver 1100,1200,neden mi? kira bedeli 1000 lirayı geçtiği an evler inanılmaz derecede konum ve şekil değiştiriyor.arada dağlar denizler kadar fark var..

salıcakla kal..
allah hepimize her konuda kolaylık versin işallah..

27 Nisan 2010 Salı

ODAMIN IŞIĞI YANIYOR BÜTÜN GECE BABA

Odamın ışığı yanıyor bütün gece
Ellerimi dizlerime koyup, ikibüklüm
bir olağandışılık arayarak
Gördüğüm, duyduğum her şeyde
Öylece oturuyorum:
Güneş parmaklarını sürünceye dek
Koyu bir karanlığa
Bulanmış pencereme...*

saat 04:47......
televizyon açık,ışık açık,saçma sapan şeyler ekranda,sevdicekle konuşulmuş,onun asabı bozuk benim bozuk..

bu saatlere kalmazdım aslında ben,
bundan çok önce,barış manço ölmemişken daha,4 kişiye çok küçük evimizde,ben babam ablam annem yaşardık,ilkokula giderdim..gece 2 bilemedin 3 gibi uyurdum bazen...

annem yatak odasında uyur,ablam çocuk odasında,ben salonda uyanık,babam salonda uyanık..neydi adları;teke tek,iskele sancak,siyaset meydanı ve tabiki ceviz kabuğu..

odanın içi baba sigarası kokuyor hala..uzakta kalmasına rağmen herşey..kimse duymaz,bırak yabancıyı ailem bile,ben duyarım,onunla büyüdüm..

Bir gece kelebeği
Dolanıyor lambanın çevresinde
Usuldan bir rüzgar esiyor
Yaşlı incir ağacının dallarına yürüyen
Sütün sesini duyabiliyorum
Deniz az uzakta
İç geçiriyor boyuna.


Seninle konuşurduk baba
Böyle gecelerde, iki bilge gibi
Karşılıklı bakışarak
Bazı şeyleri kavrayamasam da, dinlerdim
Belki sen de yeni bir şeyler bulurdun geçmişte
O dupduru yüreğini, yılların
Unutulmuş sularına bırakarak.*

saat 04:59..
televizyonda hala saçma şeyler var..
sesi kısık,bazen biz babamla otururken,çoşardı reklamlarda televizyonun sesi,o anlardan kalmış olacak,gecenin bi yarısı televizyonum biraz bağırsın korkarım annem uyanacak diye.. :)mutlu oluyorum düşündükçe... :)

İşte bir minder daha koydum yanıma
Henüz sıcak
Sanki yeni kalkmışsın üstünden
Terliklerin şuracıkta, getireyim
Çayı da ocağa koyarım istersen.

Annemse haber bekliyor ruhlardan
Namaz kılarak, tesbih çekerek
Sen olsan
Gülerdin bıyık altından
-Ben gülemiyorum baba!
Ama bir insanı yüreğinde duymak için
Araya bazı kurallar
Koymaya ne gerek var
Anlayamıyorum, eğilip kalkmaya
Dualar okumaya?*

Odamın ışığı yanıyor bütün gece baba,uykusuzluğu senin gibi çocuksu bir gururla karşılıyorum bu gece de..
artık seninle beraber izlediğimiz tartışma programları yok,olsa da ne sen medarda çok izliyorsun,ne ben istanbul da kabul edelim bunu :) ..

öyleyse günaydın.. :D
çok fazla özledim ....

26 Nisan 2010 Pazartesi

....TOPYEKÜN YALAN OLMAK....


sigara yı hergün bırakıyorum aslında,hiç olmadı kendime sözler veriyorum hergün,yarın biraz daha az sigara içilecek,spor yapılacak,ders çalışılacak cart curt...

yalan oluyolar her halukarda..

fakat şu sigarayı bırakmaya,hadi hiç olmadı,olamadı,azaltmaya epey gereksinimim var..ciğerlerimin hafifliğini özledim...

çoktandır yazmıyordum buraya yazayım,sigarayı bitirmeye çalışayım,birazcık uyuyup,uzuun uzuun derslerime bakayım..

yalan olacak gibi ama...
yazarım buraya...

22 Nisan 2010 Perşembe

..erkler ayrılığı..

memlekete gittiğimde babamın ısrarla sorduğu bir soru var?
-ee oğlum ne olacak memleketin hali ne düşünüyosun sen??

açıkçası güzide ülkemizin güzide gündemini eninde sonunda insan olduğumdan ben de takip edemiyorum..

iğne deliğinden tek atışta geçirilen anayasa maddeleri,havada uçuşan imzalar,sesler sesler ses kayıtları,bir yanda doğu bir yanda batı,kimliği belirsiz inanışlar,kavgalar,sataşmalar sataşmalar...

ülke karışık,kafalar karışık,sorunlar komplike,insanın kafasında sorular sorular,ve taraf olma ihtiyacı...
taraf olma ihtiyacı önemli artık bu ülkede..
objektif düşünceler yetmiyor..objektif olmak insanın kendi kendini lavetmesine neden oluyor..korkunç bir durum..

1 yıl boyunca burnumdan getirdi anayasa dersi..yasama yürütme yargı,hoop erkler ayrılığı...

bak şimdi sevgili okuyucu,
ülke vodofone,turkcell,avea reklamları gibi,,kim doğru,kim dürüst,hangisi hesaplı,mesaj bedava olsa 10 dakikası kaç kontör,kontör ne olaki 10 dakikası kaç kuruş...

erkler ayrılığı ;
Vodofone,turkcell,avea
yargı,yürütme,yasama

vodofone,yargı:
Yargı, yürütmeyi denetleyen ve vatandaşların yasal haklarını kanun önünde koruması için çalışan erktir..vodofone da öyledir :P arkasında bulunan sermaye ile diğer operatörlerin kampanyalarına karşı kampanya indirimlerine karşı indirim yapar..ne oluyonuz gençler ne iş tarzı girdi zaten piyasaya,,ama ne yaptığını o da bilmez,,kırmızzzzzııııı espirisinin cılkını çıkarttılar mesela,hem niye şafak sezer niye.....

avea,yasama:
Yasama organı, ülkede yasaların belirlenmesi konusunda görevli kurumdur. Parlamenter sistemlerde bu görev meclise aittir. Türkiye'de yasama görevini TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) yerine getirmektedir.
avea yasama organından daha iyidir..öğrencileri sever,yeni kampanyalar getirir,39 kontöre bedava mesaj çektirir,tüm türkiyeyi kapsar gözükür kapsayamaz,burası çok önemli,kapsamaz,tbmm gibidir..

turkcell,yürütme:
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu'na aittir...
peh peh peh kraldır,zengindir,başı çeker,bedava kontör dağıtır,sonra misliyle acı acı toplar..telekominikasyon olayını türkiye de yönetir,türkcell gold vs. gibi olanakları ile iş imkanları sunar.işler tıkırında gider vs.vs.


içimden uzatmak geldi bu yazıyı yeteri kadar da uzattım sanırım...

21 Nisan 2010 Çarşamba

bu sabah burn notice adlı güzide diziye başladım hayırlı olsun diyorum efendim..
artık amerikan dizileri alışkanlık haline geldi,ezeli terkettim,aşk ı memnu ise zaten platonikti,ben onu hiç sevmemiştim...

burn notice in ilk bölümünde geçen bir sahne canımın meyveli yoğurt meyveli yoğurt diye bağırmasına sebebiyet verdi..kıramadım canımı şu activia denilen prebiyotik yoğurttan aldırdım sevdiceğime..ha bu arada sevgiliniz gelirken ne alayım diye soruyorsa,birkez de meyveli yoğurt demeyi deneyin,inanılmaz huzur veriyor,denemelisiniz.. :))

bunların dışında twitter denilen enteresan platforma dalabilirim bu blogun reklamı için haydi hayırlısı..

19 Nisan 2010 Pazartesi

BEŞİKTAŞIN MAĞLUBİYETİ ÜSTÜNE..

Beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur..

bugün bu teoriyi kendimde kanıtladım okuyucu..

Şöyleki beşiktaş,kadıköyde fenerbahçe ye 1-0 yenilse de takımımla gurur duydum...
bu gururu takımımızın oyuncularına borçluyum..

neden mi...?
bir barça hayranı olarak,messi deki o tevazu,allaha bırakma tavrı özellikle dikkatimi çekmiştir..çok beğenirim..
dün gece bizim takımın oyuncularında işte bunu gördüm..

Fenerliler bırakınız çoşsunlar,bırakınız sevinsinler..
bir takım düşünün ki komik bilica,sorunlu belozoğlu,piskopat lugano gibi isimlerden oluşsun,ve siz bu takımla gurur duyuyorsunuz..yazık..

bunun yanında bugün üstlerine fenerbahçe forması geçiren sevgili fenerli arkadaşlarıma bir kıyak yapıyorum..
formayı çıkartıp bunu giyseniz günün sizler için önemini daha bir vurgularsınız..kalıcı bir anı,gerçek bir futbol çoşkusu olur.. fenerbahçe taraftar forması için tıkla.


bunun yanında barça maçıyla iddaa da kazandığım 5 liraya 12 lira kuponumu bozdurup,
10 lira halinde,akhisar bld ye galibiyet,derbiye alt şeklinde yatırmıştım,,
10 liraya 24 lira kazandım...

ısrarla takip ediniz bir sonraki kuponum bir önceki kuponun 20 lirasıyla olacak..heyecan tavan yapacak...

17 Nisan 2010 Cumartesi

sabah çağrışımları vol-5

hayatın kısa olduğunu insana hissettiren anlar var sanırım..

baştan başlayalım..
çocuksundur,büyürsün

sonra..
kendini birisinin yanında bulursun..
saçlarını tanırsın,ses tonunu,el hareketlerini,göz rengini,gözlerini tanırsın..
aynı şemsiyeyi paylaşırsın,şemsiye yok ise aynı yağmurda ıslanırsın...
aynı yatakta uyanırsın,kahvaltını beraber edersin
bir mp3 iki kulaklık müzik dinlersin
sinemaya gidersin,televizyon izler,bilgisayardan sezon sezon dizi bitirirsin,
kavga edersin,üzer,üzülürsün bazen.canın yanar,duman çöker içine
barışır,kaynaşırsın yine..

sarhoş olursun beraber,dans edersin,

telefonlar,mesajlar binlerce mesaj yüzlerce telefon görüşmesi...
yaşananlar birikir,yazılır söylenir...

ama bir an gelir...
o an bitmez sanki bir ömür olur.

bir an geliyor ki hiçbirşey görmüyorsun,duymuyorsun,allah akıl fikir vermiyor,sussan susabileceğini konuşsan hele konuşabileceğini hiç bilmiyorsun..

sevgilin kayıp gidiyor avuçlarından..
soğuk terler boşanıyor.

yatakta istemsiz titreyen sevgiline bakmak saliseleri yavaşlatıyor,saniyeler bitmez,dakikalar tükenmez bir hal alıyor..
sıksan kendini kesilecek gibi geliyor titremesi,,nefesini tutsan solukları düzelecek..
olmuyor..

inan sevgili okur,bu başka bir duyguya,başka bir hissiyata benzemiyor..

ben hasbelkader ablamın ateşli grip olmasından,dedemin yanıbaşımda vefat etmesine kadar bir çok sağlık trajedisini yerinde yaşamış biri olarak şimdi sana şunu söyleyebilirim..sevdiceğinin ışığının sönmesi seni çok farklı bir karanlıkta bırakıyor...

evet bu gece benim hayatım,gerçekten benim "hayatım"...

ve sevgili okuyucu
yapma,atarax şuruptan tut xanax a,her nevi şapşallaştırıcıyı,uyumadan önce alma,,hatta hiç alma..

.........................18.........................
hayat skalanın belasını ağlatmak istemiyorsan..
.........................18..............................

Bu gece rüya sinemasında 2 film birden,başrolde ruhum..

insanların tansiyonu iner çıkar,otururlar kalkamazlar.başları döner vs.vs.

alıştığımız klişelerden bir buket ile başlayan kabusum..sevdiceğimin defalarca kusması ve mütemadiyen sert ve kesik kesik titremelerle yatağa düşmesi şeklinde devam ederken,işte ben hayatımın en korkunç kabuslarından birini görüyordum bu gece..

katıksız korku,hapislikten daha ağır çaresizlik ve sevginin acı veren hali..

aslında yaşadıklarımı anlatmam kadar kolay değil hissettiklerimi anlatmak..kabustan öte kabustan ziyade,şu gencliğinin bahar ayları daha tamamlanmamış 21 yıllık bendeniz,koskoca 7805 günü alsalar deseler
-korktun mu hiç.
-çok
-çok korktun mu ama köpekten korkmak gibi değil haaa....

evet korktum..5-6 kez oldu bu..
bu gece 5-6 dan biri idi işte..

sabahın 6 sında gördüğüm kabusu,şu anda saat 8buçuğu görürken klavyeme yazıyorum..
neden mi?
ötelemem lazım artık görüntüleri beynimden,silip atmam lazım bütün dosyaları,ama olmuyor yapamıyorum..kabus ilk darbesini birden vurmuş,artçı korkular ruhumu zangırdatmaya devam ediyor..

şaka gibi..
kabus devam ediyor...

16 Nisan 2010 Cuma

sabah çağrışımları vol-4

idare hukuku sınavım bugün saat 11 de..

sevdiceği uykuya gönderdim..ben uyumucam sanırım hiç...

normalim bu aslında sabah 6 bilemedin 7..
fakat sınav zamanı birşeyler oluyor
yani an itibariyle bir yerlerimden uyku akmakta..

ulan bu sınav için çok mesai tükettim kötü gecerse vay halime...

hukuk okuyan sevgili arkadaşlarım vay halimize...

15 Nisan 2010 Perşembe

we are globally yours


We Are Globally Yours

heyyy youu my bro...

heyy my brother,ıts me emre,my picture:


ı am very nice man,
ı am turkish rock star

ı play gta everyday,ı like this..

ı am rich,richie rich,a lot of money you understand mee...

ıf you are man,, what are you talking about modıafakııo mannn

ıf you are girl,,ıııı or looks like a girl,meet me,eat me,,yess yess ı am "foolish casanova" baby..


türkçe meali::amerikadan bloğuma girenler var... : ) :P

selam selam selam

naber naber naber ? ? ?

başlığa konu olan kişi kendini biliyor.

onore etmiş beni.. bkz.OKKALI YORUMLAR

-Ne demek- istiyorum kendisine -ne demek-...

insanların ciğerini bilmek demiyorum buna yakışıksız kaçar tahminimce

ama şöyle birşey var sevgili okur...
çocukluğunda eksik yada fazlası olanlar ayrılamıyor o şeker tadından..
ben de onlardan biriyim diye düşünüyorum..
ciğerlerime çektiğim hava bazen şeker kokuyor,
ağzımdaki tat sanki babanne çikolatası bazen (bkz.kokolin)
yürüyüşüm değişiyor o zamanlar,ayaklarım çarpıktı düşerdim küçükken
düşer gibi oluyor...

kristal bir kasede sunulurdu ya kokolinler misafirlere..
kendi kristal kasemizi sunmak için hayata
belkide bir çok benzerimizi çekiyoruz kendimize
3,5 çikolata sunulur mu misafirlere,doldurmak istiyoruz kaseyi

hey siz ağzı kokolin kokan çocuklar
hiç mi hissetmediniz bir yabancıda sizi çeken şeyi..
o mcdonalds kasiyeriyle konuşmak istemedin mi
seçip çıkarmadın mı anfideki kokolinleri,jelatinleriyle kaplı olsalarda
biraz fırsat aradığın olmadı mı,3 dakika daha konuşmak için
dem vurmaya neden başladın hemen hayattan 3 dakikalık tanışıklığına güvenerek onunla...

hayat bir misafirdir,eve gelen,,
babannelerimiz,nereye saklar kaseyi bilmem
işte ordan çıkartır sunar bizim çikolatalırımızı hayata
başka bir boyutta ve başka bir zamanda...

kristal kaseyi doldurmak adına,yeni insanlar çekmeli seni,
üstleri jelatin kaplı olsa da,onun o olduğunu bilmelisin...

sevgili dostlar..
(ki bu benim repliğim)
çıkarın jelatinlerinizi ikinizi de yirim..yirim sizi.. :D

13 Nisan 2010 Salı

sabah çağrışımları vol-3

Belimin ağrısını dindirebilecek kadar şefkat ve sevgi sahibi 2buçuk yıllık dostuma.....

waffle nedir??
tadıyla kokusuyla,ağza haşır huşur bulaşmasıyla (ki evet böyle bir ses çıkmasada haşır huşur işte)
insanı cennetin ırmaklarında bisikletle bir tur atmasını sağlayan

ultra çikolatalı (nutellalı demek daha mı doğru olaki)
ultra lezzetli bir yağlı krep-kek,çikolata,çilek muz kivi damla çikolata ve hertürlü dünya güzelliklerini barındıran ağır tatlı...

aslında farkındayım anlatılmaz yaşanır anlarından kendisi..

ama yinede çikolatanın damağa oturması,damağı kaplaması

akşamüstü denizi gibi birşey işte..
yada sahilde ayaklarını sıcak kuma gömmek gibi....


çok mu benzersiz..?
değil aslında....


yani real madrid mesela,

casillas,raul,kaka,ronaldo,benzema,guti,hıguan,xabi,
waffle da aynı değil mi_?
sıcak nutella,beyaz çikolata,çilek,kivi,muz,damla çikolata..

kadro yedeklerle bile harika yani...

ama birde barça gerçeği var değil mi bebeğim...

ev baklavası bazen ha,
hatay künefesi,şekerpare nadiren de olsa,mado dondurması....

el classico da terazi ev baklavasını gösteriyor gibi geliyor bana : )


dur hemen bozulma waffle sever..yiğidi öldürelim hakkını verelim...

tek bir muz tanesine acem mülkü fedadır o ayrı...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...